TAKDİM
İslâmın, Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci kaynağı Peygamber (sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimizin Hadîs-i Şerifleridir.
Peygamber (Sallallâhu aleyhivesellem) Efendimizin hadîs-i Şerifleri, hicrî ikinci asrın başlarından itibâren toplanıp yazılarak kitap hâline getirilmiştir.
Bu hadîs kitaplarından bilhassa altısı, İslâm âlimleri arasında diğerlerini gölgede bırakacak derecede rağbet görmüş ve bu eserler “Kütûb-i Sitte” adıyla Şöhret bulmuştur.
Bu kitapların birkaçında veya tamamında yahud bir hadîs kitabının içinde ayrı bablarda mükerrer olarak zikredilen hadîs-i şerîfler mevcuttur.
Bazı hadis âlimleri,bu mükerrer hadisleri almadan, Kütûb-i Sitte’yi özetleyerek bir kitapta toplama çalışmaları yapmışlardır.
Bu cümleden olarak, İbnu Deybe, Kütüb-i Sitte hadislerini Teysîru’l-Vûsûl ilâ Câmii’l Usul adlı eserinde toplamıştır. Bu eserde, Kütüb-i Sitte’deki hadîs-i Şeriflerin tamamı mevcuttur ve ihtiva ettiği hüküm ve malumat bakımından Kütüb-i Sitte’yi kâmilen temsil etmektedir.
Bidayette, Kütüb-i Sitte denilince Buharî ve Müslim in sahihleri ile, Nesâî, Ebû Dâvud ve Tirmizi’nin Sünen’leri ve İmam Mâlik’in Muvattâ’i akla gelmekte idi. Teysîru’l-Vüsûl da bu altı kitaptan meydana gelmiştir.
Ancak, sonradan gelen âlimler, İbnu Mâce’nin Sünen inde yer alan ve diğer hadîs kitaplarında bulunmayan (ziyâde) hadîslerin çokluğunu gözönüne alıp, Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı olarak, -Muvatta yerine- bunu kabul etmişlerdir.
Bu durumu nazarı dikkate olarak, Kütüb-i Sitte Muhtasarı adını verdiğimiz bu esere İbnu Mâce’nin Sünen’i de dahil edilmiş, böylece bu eser, altı değil yedi sahih hadîs kitabındaki bütün hadîs-i şerifleri ihtiva eden bir kitap hâline getirilmiştir.
Bu eser, hadîs-i şeriflerin metni yanında, tercüme ve şerhlerini de ihtiva etmektedir.
Ayrıca, kitabın başına hadîs usûlü bölümü eklenmiş ve yeri geldikçe hadîs rivâyet eden sahâbelerin tercüme-i halleri de yazılmıştır.
Eserin sonuna da lügatça ile gerekli fihrist ve indeksler eklenerek, bu değerli eserden faydalanmanın kolaylaştırılması sağlanmıştır.
Tefsir-, hadîs, fıkıh gibi İslâmî ilimlerin temel eserlerini, en iyi bir şekilde neşretmek amacında olan AKÇAĞ; Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin hadîs-i Şeriflerini ihtivâ bütün sahih kitaplarını temin etmenin ekonomik güçlüğünün ve bunlardan zaman bakımından yararlanmanın zorluğunun idrâkiyle Kütüb-i sitte Muhtasarı’nı neşretmekle, irfan hayatımızdaki büyük bir boşluğu doldurduğu ve okuyucuya hizmet ettiği kanaatindedir.
Bu kıymetli eser, Goldsoft Yazılım tarafından kullanıcıların okuyabilecekleri, merak ettikleri konuları araştırabilecekleri ve sesli olarak hadisleri dinleyebilecekleri şekilde bilgisayar ortamında aktarılmıştır.
Gayret bizden, yardım ise ancak Allahü Teâlâ’dandır.
000_02#AÇIKLAMA
Okuyucularımız ellerindeki şu kitabın mahiyetini, gayesini anlamak için öncelikle birkaç maddelik açıklamamızı okumalıdırlar :
000_02_01#BU KİTABI NİÇİN HAZIRLADIK?
Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in “OKU!” emriyle başlamış olması mânidardır. Bu emir, bir müslümanın en mümtaz vasfının okumak, çok okumak olması gerektiğini belirler.
Evet çok okuyacağız, ama neleri okumalıyız? Her sahada okunacak şey o kadar çok ki, seçim yapmak bile zor.
Şüphesiz, biz müslümanlar, öncelikle, dinimizi anlamaya çalışacağız. Yaradanımızı tanıtan, Rabbimize gerçek kulluğu, hayattaki vazifelerimizi öğreten kitaplara öncelik vereceğiz. Değilse fâni dünyanın boş meselelerine bizi çekip, yıldız falıydı, artistti, sporcuydu, modaydı, romandı, hikâyeydi… gibi ne dünyamıza ne de âhiretimize, hiçbir faydası olmayan meselelerle meşgul neşriyata öncelik verip ömrümüzü onlarla tüketmek bize hüsran ve pişmanlık getirecektir.
Dinî eserleri okumaya karar vermiş olsak bile, müşkilattan kurtulmuş sayılmayız. Zamanımız Türkiye’sinde gerçekten pek çok dinî neşriyât var. Kur’ân tercümeleri, tefsirler, hadîs tercümeleri, fıkıh, fetva ve tasavvuf kitapları tercümeleri vs.. Tercümelere yerli te’lifler de eklenmektedir. Bunların hepsini alıp okumaya ne maddî imkanlarımız elverişlidir, ne de ömrümüz yeterlidir.
Yani, mutlaka bazı seçimler ve tercihler yapmak zorundayız.
Hadîs sahasından misal verelim. Şüphesiz dinimizi öğrenmede mutlaka baş vurmamız gereken bir sahadır. Hadîs okumadan müslümanlığımızın kemâle ermesini beklemek oldukça zordur. Ama hadîs sâhası o kadar geniştir ki, bu sahaya giren te’lifatı gerekli ciddiyetle değme araştırıcı bile görme fırsatı bulamaz. Bu sebeple tâ ilk asırlardan beri âlimlerimiz, hadîslerden çeşitli seçmeler yaparak en zarurî, en faydalı olanları bir araya getirmeye çalışmışlardır. “Kütüb-i Sitte” adı altında şöhret kazanan altı hadîs kitabı böylece ortaya çıkmıştır. Yani bunlar seçme hadîsleri ihtiva eder.
Kütüb-i Sitte’deki hadîsler seçilirken “sıhhat” vasfı düşünülmüştür. Yâni hadîsin sahîh olması ön plana alınmıştır. Bir hadîste aranan ilk şart onun “sahîhlik” i yâni Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in sözü olmasıdır. Kütüb-i Sitte, “sahîhlik” vasfını taşıması sebebiyle ümmetçe büyük rağbete mazhar olmuştur. Dinî ve dünyevî hayatımızı tanzimde muhtaç olacağımız her çeşit hadîs bu altı kitapta mevcuttur.
Hemen belirtelim ki, bu altı kitabın her biri bir çok ciltten meydana gelen bir külliyattır. Şöyle ki: Buhârî 9, Müslim 4, Nesâî 8, Tirmizî 10, Ebu Dâvud 5, İbnu Mâce 2 cilttir.
Üstelik bunlardan her biri tekrarlarla doludur. Meselâ Buharî aynı hadîsi, durumuna göre 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve daha fazla bölümde tekrar tekrar kaydeder. Çünkü bir hadîste, iki, üç, dört, beş… meseleye beraberce temas edilmiş olabilmektedir. Nitekim Buharî’de 2761 hadîs mevcut iken tekrarlarla sayı 9082’ye ulaşmaktadır.
Hadîslerin tekrarı, sadece bir kitabın içinde söz konusu değildir. Aynı hadîs Kütüb-i Sitte’nin hepsinde veya birkaçında tekrar edilebilir. Bazı hadîsler de bu altı kitabın sadece birinde kaydedilmiştir, diğerlerinde yoktur. Hadîslerin Kütüb-i Sitte içerisindeki tekrarları hakkında bir bilgi vermek için şu rakamlara bir göz atalım: Bu te’lifimizin aslı olan “Teysîru’l-Vüsûl”da 10.490 hadîs bulunmaktadır. Teysîru’l-Vüsûl ise 32632 adedi bulan Kütüb-i Sitte hadîslerinden tekrarlar atılarak derlenmiştir. Şöyle ki:
1- Buharî: 9082 hadîs, 4- Ebu Dâvud: 5274 hadîs,
2- Müslim: 7275 hadîs, 5- Tirmizî: 3951 hadîs,
3- Nesâî: 5724 hadîs, 6- Muvatta: 1326 hadîs.
Öyle ise, araştırıcı olmayan, sadece dinî kültürünü artırmak için hadîs kitabı almak ve okumak isteyen bir müslüman için tekrarları atarak yeni bir eser te’lif etmek mümkündür. Bu ihtiyaç çoktan duyulmuş ve bu maksatla muhtelif te’lifat yapılmıştır.
Elimizdeki şu eser onlardan biridir. “Kütüb-i Sitte” denen şu altı kitaptaki müstakil hadîsleri bir araya getirmektedir: Sahîh-i Buharî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Nesâî, Sünen-i Tirmizî, Sünen-i Ebu Dâvud, Muvatta-ı Mâlik. İleride açıklayacağımız üzere biz, buna İbnu Mâce’nin “Sünen” adlı kitabını da ekledik. Kitap, bir hadîsi, bir yerde kaydettikten sonra bu hadîsin Kütüb-i Sitte’nin hangilerinde ve nerelerinde geçmektedir belirtir.
Şu hâlde bu kitap, Kütüb-i Sitte’de yer alan bütün hadîsleri eksiksiz ihtiva etmektedir. Araştırıcı olmayan bir müslüman bunu temin ettikten sonra, artık Kütüb-i Sitte’ye ihtiyaç duymayacaktır. Böylece, hem harcamadan tasarruf etmiş olacak, hem de okumada zamandan.
Üstelik, hadîsleri şerhsiz okumanın mahzurları var. Hadîslerin bir kısmı “mensûh” tur. Yani hükmüyle amel edilmez, bazıları belli şartlar altında amele elverişlidir, bazıları mezhepten mezhebe farklı yorumlara mazhar olmuştur. Kısacası hadîslerin anlaşılması, kendileriyle amel edilme durumlarının bilinmesi ayrı bir konudur. Bu hususta hükme gitmek herkesin harcı değildir: Fıkha müteallik bir hadîsi değerlendirmek için birçok ilmi bilmek, müctehid olmak gereklidir. Aksi takdirde, her okuduğu hadîs ile amel etmek son derece yanlış olur ve dinî sorumluluğu gerektirir. Sevâb işleyeyim derken günah işlemek, Allah’ın rızasını elde edeyim derken gazabına sebep olmak söz konusu olabilir.
Biz bu mahzuru gidermek için, fıkhî hadîsler başta olmak üzere, anlaşılması zor olan, yanlış hükme gidilebilecek olan bütün hadîsleri açıklamaya ehemmiyet verdik. Hadîs’in açıklamasında dayanağımız İslâm âlimlerinin eserleri ve yorumları olmuştur.
000_02_02#TERCÜMEDE NELERE DİKKAT ETTİK?
Tercümeyi yaparken hem aslına sâdık kalmaya hem de anlaşılır ve açık olmaya çalışılmıştır. Tercüme yapanların karşılaştığı zorluklardan biri budur. Açık anlaşılır bir tercüme yapmak ve aynı zamanda da asla sâdık kalmak. Bu oldukça zordur. Üstelik her bir kelimesi ve hatta edatı, yerine göre, büyük ehemmiyet taşıyan dinî metinlerde çok daha zordur. Biz, tercümemizin anlaşılır olması için, ister istemez, bazı hadîslere aslında olmayan kelime ve ibâreler ekledik. Bu eklentiler mühimse parantez içerisinde gösterilmek suretiyle dikkat çekilmiştir. Yine belirtelim ki, parantez içerisinde sunulan açıklayıcı kısımlar, mümkün mertebe aynı hadîsin bir başka “vech” inde gelmiş olan “ziyâde”den veya âlimlerin hadîsle ilgili açıklamalarından alınmaya çalışılmıştır.
Hemen belirtelim ki, tercümelerde karşılaşılan mühim bir zorluk da Türkçemizin durumudur. Dilde özleştirme yaftası altında, asırlardır, kültürümüze girmiş, ruhumuza işlemiş kelimeleri atıp yerine uydurmalarını koymak suretiyle, hiçbir millette görülmeyecek derecede ve ancak ihânet kelimesiyle ifade edilebilecek korkunç tahribâtlar yapılmıştır. Çoğu kere şu kelime mi, bu kelime mi diye bocaladığımız olmuştur. Bir hadîsin ifade ettiği mânayı daha açık olsun diye değişik bir kelime ile ifade etmeye kalkınca mâna zenginliği kayba uğramaktadır. Biz, ölene dek, uzun yıllar Türk Dil Kurumu’nun yetkili bir makamında kalarak dilimizi tahrîp faaliyetlerini yönlendiren Ermeni Agob Dilaçar’a izâfeten halkımızın agobça dediği kelimelerden mümkün mertebe kaçındık. Anlaşılır, yaşayan Türkçe ile ifade etmeye çalıştık. Ancak ıstılah edilebilecek bazı hususî ve teknik kelimeleri de olduğu gibi koruduk. Yer yer bunları dipnotlarda açıkladık. İfadenin bütünü içerisinde bu çeşit kelimelerin anlaşılır hâle gelmesine de gayret ettik. Tek başına alındığı takdirde tamamen kapalı ve anlaşılmaz kalacak bir kelimenin cümle içerisinde öyle olmayacağı ümidindeyiz. Yine de en sona koyacağımız bir lügatçe bu konuda yardımcı olacaktır.
000_02_03#KİTAPTA NELERE YER VERİLMİŞTİR?
Bu kitap Teysîru’l-Vüsûl’ün tercümesinden ibaret değildir. Şu hususlara da yer verilmiştir:
000_02_03_01#MUKADDİME KISMI
Burada hadîsle ilgili bilinmesi gereken hususlar yeterince açıklanmıştır. Şöyle ki:
a) Hadîs târihi ve belli başlı hadîs te’lîfatı Kütüb-i Sitte ve müellifleri (hayat, metod ve hususiyetleri),
b) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in ilmi yayma tedbirleri,
e) Bazı hadîs meseleleri,
d) Usul-i Hadis ilminin mühim bahisleri.
000_02_03_02#ŞERH KISMI
Hadîsleri metin olarak verip tercümesini kaydettikten sonra ihtiyaç duyulan hadîslere açıklama getirdik. Açıklamalar esas olarak şerhlerden alınmadır. Bu, kaynaklarda daha geniştir, biz özetlemeye çalıştık. Araştırıcılar kaynaklara inebilir ve inmelidir de. Halk için yeterli olan miktarı aktardığımıza inanıyoruz. Fıkha müteallik meselelerde Hanefi görüş esas alınmış ise de, şârihlerimizin yaptığı üzere, gerekli yerlerde başta Şâfiî ve diğer mezhep imamlarımızın görüşleri de belirtilmiştir.
Şu hususu da belirtmek isteriz: Eserde, günümüzde üzerinde durulan bir kısım fıkhî ve içtimâ meselelere yeri geldikçe ağırlıklı olarak temas edilecek, yeni gelişen “ehl-i sünnet”e uygun görüşler aksettirilecektir. Sosyoloji, psikoloji, pedagoji gibi tamamen yeni sayılan sahalarda tetkik konusu yapılan meselelere geniş ve tatminkâr açıklamalar getirilecektir. Bu husus, belki de kitabımızın en orijinal ve en mühim yönlerinden birini teşkil edecektir. Zira Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın, bundan ondört asır önce, insanlığın bütün meselelerine nasıl dikkat çekmiş bulunduğunu gören mü’min okuyucuya şu yakîni kazandıracaktır: “Sayısız problemlerle muzdarib insanlığın dertlerine en şafi ilaç İslâm’dadır; Kur’ân’da ve Sünnet’tedir; sadece İslâm dünyasının değil, insanlık âleminin gerçek bir kurtuluşu Sünnet’in anlaşılmasına ve bütün müesseseleriyle ictimâî hayata intikâl etmesine bağlıdır: Sünnet bir örf; terdî bir değer değil, ilahî bir rehberdir, dünya ve âhiret saadetine götüren Sırat-ı Müstakim. Cadde-i Kübrâdır.”
000_02_03_03#SAHABE HAYATI
Bazen hâdîsin râvisi olarak bazen de rivâyet edilen hadisenin kahramanı olarak adı geçen sahâbeler hakkında bilgi verilmiştir. Sahâbelerin tanıtılmasına ayrı bir ehemmiyet atfediyoruz. Çünkü onlar (radıyallahü anhüm), fiil haline geçmiş sünnet gibidirler. İslâm’ı hakkıyla anlayan ve yaşayan kimselerdir. Canlı ve yaşanan İslâm’ı anlamak isteyenler Ashâbı bilmek ve anlamak zorundadırlar.
Hayatları hakkında bilgi verilen sahâbeler, -hangi cilt ve sahifede bulunabilecekse- son ciltte alfabetik sırayla gösterilmiştir.
000_02_03_04#İBNU MÂCE’NİN ZİYÂDELERİ
“Kütüb-i Sitte Muhtasarı Şerhi” adını verdiğimiz bu kitap esas itibâriyle İbnu Deybe’nin “Teysîru’l-Vüsûl” adlı kitabına dayanır. Bu eser altıncı kitap olarak İbnu Mâce’nin “Sünen”ine değil, İmam Mâlik’in “Muvatta” adlı kitabına yer verir. Halbuki, günümüzde Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabını İbnu Mâce’nin “Sünen”i teşkil eder. Bu durumda Kütüb-i Sitte deyince zihinler ister istemez, -haklı olarak-, İbnu Mâce’nin “Sünen”ini arayacaktır. İşte bu ihtiyacı da karşılamak maksadıyla İbnu Mâce’nin Kütüb-i Sitte’ye ziyâde olan yani İbnu Mâce’de olduğu halde diğer kitaplarda yer almayan hadîsleri en sona ayrı bir bölüm hâlinde koymayı uygun gördük. Bu hadîslerin kitapta ilgili bahislere dağıtılması da düşünülmedi değil. Ancak, bu durumda Teysîru’l-Vüsûl’ün orijinalitesi kaybolacaktı. İbnu Mâce’nin ayrı tutulmasından doğacak mahzuru şöyle giderdik: Mefhum fihristinde her konunun geçtiği yerler gösterilirken, o konuya temâs İbnu Mâce hadîsleri de gösterilmiştir.
İbnu Mâce’de geçen ziyâde hadîslerin miktarca 1339’u bulduğunu göz önüne alacak olursak bu ilâvenin eserimize nasıl bir zenginlik kazandıracağı anlaşılır.
000_02_03_05#FİHRİSTLER
Kitabın bu kısmında, öncelikle “Mefhumlar Fihristi” olmak üzere, kitapta geçen şahıs, kitap ve yer isimleri, âyet-i kerîmelerle ilgili fihristler yer alacaktır. “Mefhumlar Fihristi” sayesinde istenen bir konuya giren âyet, hadîs ve açıklamalar kitabın nerelerinde geçmektedir, topluca görülecektir. Fihristler kısmı son ciltte yer alacaktır.
Eser, bilhassa bu “Mefhumlar Fihristi” sayesinde, arayacağımız her meseleyle ilgili bahsi hemen bulmanızı sağlayacaktır. Eserin, esas itibariyle, dinimizin yer verdiği meselelerin kâhir ekseriyetine yer veren geniş muhtevası göz önüne alınınca, kitaba,istediğimiz yüzde doksan meseleyi bulabileceğimiz bir İslâm ansiklopedisi gözüyle bakabileceğiz.
000_02_03_06#LÜGATÇE
Eserde geçtiği hâlde anlaşılmasında zorluk çekileceğini tahmin ettiğimiz bir kısım kelime ve tâbirleri ve değişik ilim dalına giren ıstılahları kısaca açıklayacağız. Bu kısım da son ciltte yer alacaktır.
Kitap bu hâliyle gerek rivâyet, gerek dirâyet ve gerekse usûl bahislerinde, araştırıcı dışında her müslümanı, hadîs sahasında bir başka kitaba ihtiyaç duyurmayacak zengin bir muhteva taşıyacaktır.
Cenâb-ı Hakk şeriat-ı garrasını öğrenmek sonra da yaşamak isteyenlere yardımcı olsun, bu çalışmamızı mağfiret ve rızasına vesile kılsın.
Amîn Doç.Dr. İbrahim CANAN