000_04#TAKDİM

Allah’a hamdolsun ki, Câmi’u’l-Usül min Hadisi’r-Resûl adlı kitapla ilgili çalışmanın sonuna gelmeyi müyesser kıldı. Eserin hacmini ihtisâr ederek üçte bire indirdik. Hadislerin tanzimi daha güzel, ibâreleri daha tatlı oldu. İhtisar işini uzun kaçan ve (gereğinden) fazla olan açıklamalarda yaptık, hadislerin miktarında değil.
Muvaffak kıldığı için Rabbime hamdediyor, kusurlarım için mağfiret taleb ediyorum. Ya Rab, bundan sonra da Muînim ol, yardımını esirgeme, günahlarımı affet. Bu nâciz hizmetimi de kabul buyur. Mükerrem Habibin Muhammed Mustafa (aleyhissalâtu vesselâm)’ın hadisine hizmet etmek gibi bir nimeti nasib ettiğin için sana nasıl hamdedeceğimi bilemiyorum. Beni O (aleyhissalâtu vesselâm)’na ümmet kıldığın, dâvetine buyur diyenlerden ve söyledikleriyle yetinenlerden eylediğin için hamd ve minnetim sonsuzdur.
Şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Bir’dir, Tek’dir, ortaktan şerîkten müstağnidir. Ben bu şehâdetimi kabirdeki suale ve her çeşit korkulu berzâh ahvâline karşı hazırlamışımdır. Yine şehâdet ederim ki, Hz. Muhammed, O’nun mümtaz kulu ve kerim peygamberidir. O, ümmetine karşı şefkatle doludur, Allah nezdinde şefaatcidir ve şefaati de makbuldur, çünkü Allah’ın habibidir. İnsanlara indirileni onlara açıklayıcı ve onları, kendileri için taşıdığı engin şefkatiyle en büyük emelleri olan hayra, cennete ulaştırmaya rehberdir.
Ya Rab! Şu Habib’ine, O’nun Âl-i mutahhar ve Ashâb-ı Güzîn’ine ve kendisine hicretle delâlet edenlere -menkul hadisler rivayet edildikçe- salât ve selamını bol kıl, daim kıl, nurlu ve ebedî kıl, âlemler durdukça kesilmesin, sönmesin, ufûle mâruz kalmasın. Amin.

000_04_01#BU KİTABIN ASLI: CAMİ’U’L-USÛL (35)

Muhterem okuyucu, geçmişte ve günümüzde, değerli imamlarımızın te’lif ettikleri pekçok hadis kitabına muttali oldum. Ama Câmi’u’l-Usül min Hadisi’r-Resûl (aleyhissalâtu vesselâm) kadar zengin muhtevalı ve hoş tertiplisini görmedim. Bunu büyük allâme Mecdü’d-Dîn Ebu’s-Seâdât İbnu’l-Esîr (v, 606/1209) te’lif etmiştir. Onda, altı meşhur ana kitabın hadislerini bir araya getirmiştir: Buhârî ve Müslim’in iki Sahîh’i, İmam Mâlik’in Muvatta’sı, Ebû Dâvud es-Sicistânî’nin Sünen’i, Ebû İsa et-Tirmizî’nin Câmi’i, Ebû Abdirrahman en-Nesâî’nin Sünen’i. Allah bu eserleri telif edenlere rahmetini bol kılsın. Eser, tâlibleri için eksiksiz ve mükemmeldir, arayacakları pekçok ilim ve mesâili içine almaktadır, bulmalarında yardımcı ve rehberdir. Allah, müellifinin emeğini meşkûr, âkibet ve âhiretini mesrûr eylesin.
______________
35. Bu takdim kısmındaki ara başlıklar, altı İmam’ın menakıbına kadar tarafımızdan konmuştur.(mütercim)

000_04_02#CÂMİ’U’L-USÛL’ÜN BİR İHTİSARI: TECRÎDU’L USÛL

Câmi’u’l-Usül, latif bir üslûbla pekçok güzellikler ve faideler sunmaktadır. Bu kıymetli eseri, Hama kadısı Kâdî’l-Kudât Şerefü’d-Dîn Hibetullah İbnu’l-Bârezî (rahimehullah) ihtisar ederek, hacmini dörtte bire indirdi. Eserin adı: Tecrîdu’l-Usûl min Hadisi’r-Resûl’dür. Tâlibler, kitabın ihtisârındaki güzellik ve haber ve eser’lerin(36) seçimine olan itimadları sebebiyle hemen ilgilenip, elden ele dolaştırdılar.
Kâdî’l-Kudât kitabının girişinde özetle şunu söyler: “Ebu’l-Hasan Rezîn İbnu Muâviye el-Abderî, mezkûr altı ana kaynağı bir araya getirdi. Onun eseri bu sahada en geniş ve en faydalı bir kitap oldu. Şöyle ki bu te’lif, ulemanın hadisleriyle istidlâl ettiği ve rivayetlerini her meselede hüccet ve dayanak kıldığı altı ana kaynağı ihtiva etmektedir. Sonra eş-Şeyh el-İmâm el-Âlim Mecdü’d-Dîn Ebu’s-Seâdât el-Mübârek İbnu Muhammed İbni Muhammed İbni Abdi’l-Kerîm el-Cezerî Sümme’l-Mevsılî -ki İbnu’l-Esîr diye bilinir- (rahimehullah), Rezîn’in, bu altı ana kaynağı ihtiva eseri üzerinde düşündü.
______________
36. Haber burada merfu hadîs, eser de, mevkuf hadîs demektir.
Yeni bir tertibe kavuşturmaya karar verdi. Allah’a kasem olsun, tertib ve tehzîb’i güzel yaptı, tafsil ve bablara ayırma işlerinde fevkalâde başarılı yenilikler getirdi. Eserini müstakil bir te’lif olarak: Câmi’u’l-Usül min Hadisi’r-Resûl adıyla ortaya koydu. Bu seçmelerin seçmesi mümtaz bir kitaptır.
Bu kitabı tahsil ve rivayet için elimizden gelen gayreti gösterdik. Mütâlaasıyla da olsa onunla meşgul olmaya azmettik. Binler şükür, Allah rivayetini müyesser kılıp da, kitab üzerinde kafa yorunca onu dalgaları yaman bir deniz, geçitleri çetin bir kara bulduk. Onun bu hâli, bize günümüz insanının himmetsizliği sebebiyle, ehemmiyeti büyük olan bu kitaptan yüz çevirmeye bir dâvetnâme gibi geldi.
Bunun üzerine harekete geçip, kitabın içinde mevcut ahbâr ve âsâr’ı (yani Resul’e nisbet edilenlerle Ashab’a nisbet edilenleri) tecrid hususunda Allah’a istihârede bulunduk, telhis ve ihtisârını gerçekleştirebilmek için yardımını taleb ettik. Kütüb-i Sitte hadisleri dışında garîb kelimeler ve i’rabla ilgili açıklamalar nevinden ziyadeleri attık. Tekrar ve lüzumsuz uzatmaları iptal ettik. Kitap Tecrîdu’l-Usûl fî Ahâdîsi’r-Resûl diye tanındı.
Eserde kitap (bölüm) ve bablar miktarca çok olduğu için, bunları, alfabetik sıraya göre tertibledik, tâ ki, bir konuyu arayan kimse kitap ve babların birçoğunu tetkike mecbur kalmadan, hemen bulsun. Bunu, her konunun ilk harflerini esas alarak yaptık. Hemen belirtelim ki, ilk harf deyince kelimenin aslî harflerini kastediyorum, harf-i tarifler buna dâhil değiller. Bu sıralamayı ister istemez şu durumda bozduk; işlenen konu bir başka harfle başlayan kitaba dâhil ise, kendi harflerinin gerektiği yere değil, ait olduğu kitabın altına koyduk. Sözgelimi ganimet maddesini Kitâbu’lcihâd’da zikrettik. Böyle yapmasaydık cihada giren bablar başka yerlere dağılmış olacaktı.(37)
İbnu’l-Esir, Câmi’u’l-Usül’e Levâhik (ilâveler) adını taşıyan bir bölüm koydu. Bu arada, birçok hükümler ihtiva etmesine rağmen hiçbir hükmün galebe çalmadığı hadisler yer alır. Kitapta, keza, kavl, fiil, şahıs ve mekân için vârid olan övgü hadislerini cem’eden bir başka bölüm daha var, bu bölüm Kitâbu’l-Fezâil adını taşır, ve “F” harfinde yer alır.
______________
37. Takdir edilir ki, Arapça’ya ve Arap harflerine göre yapılan bir sıralama, kitap ve Türkçe’ye ve latin harflerine çevrilince alfabetik düzen kaybolur. Biz kitabın tertibini aynen koruduk. Fakat aranan konuyu bulmak için son cilde alfabetik fihrist koyacak, her bab başlığını koyu hurufatla yazacak, karşısında asıl işlendiği yeri de koyu rakamla göstereceğiz.
Müellif İbnu’l-Esîr bir hususa dikkat çeker: Rezîn’in kitabında, onun bir araya getirmiş olduğu ana kaynaklarda yer almayan bir kısım hadisler mevcuttur. Rezîn, bunların râvilerini yazmış fakat kaynağını, nereden alındığını belirtmeden öylece bırakmıştır.
Kâdî’l-Kudât der ki: “Ben iki fasıl dışında tertib hususunda İbnu’l-Esîr’e uydum. Mezkur iki fasıldan biri, faziletlerle alâkalıdır: Herhangi bir yerde fezâille ilgili hadisler kaydedilmişse, onları “Kitâbu’l-Fezâil”e aktardım, geri kalanları eski bablarında bıraktım. İkinci tasarrufuma gelince: Bir râviden aynı hadisi, altı kitabın da almış bulunduğu ayrı ayrı alâmetlerle belirtilmiş olunca alâmetleri kaldırıp onlara bedel __ArapcaBasi__ ق __ArapcaSonu__ (kaf) harfini koydum. Bu harfle, altı kitabın o râviden hadisi almakta icma ettiklerini ifade ettim. Buhârî ve Müslim isimlerini olduğu gibi korudum, bir lafz’da bunlar ittifak etti ise “Bu ikisinin lafzıdır” diye belirttim, ihtilaf etti iseler, Buhârî’yi takdim edip: “Bu Buhârî’nin lâfzıdır” diye belirttim. Bu ikisi diğer kitaplara karşı teferrüd edince de böyle yaparak, bunları takdim edip, öbürlerinin ziyadelerine dikkat çektim.”

000_04_03#CÂMİ’U’L-USÛL’ÜN BİR KUSURU

Ben, Câmi’u’l-Usül ve onun yukarıda kaydettiğim Tecrid’i olmak üzere her ikisini de tedkik ettim. Her iki kitabın da kendisine has bir tertîb ve açıklama güzelliğine sahib olduğunu müşâhede ettim. Gördüm ki, her ikisinin müellifi de hadisi rivayet sahâbînin ismini kitabın hâşiye kısmıda kaydedip altı kitaptan hangileri bu hadise yer vermiş ise, -yazarların çoğunun ihtilaf ve kargaşaya düştüğü- rümuzlarla belirtmektedir. Böylece, bir kısım takdim-te’hirler, noksan ve tekrarlar meydana gelmektedir. Bu durum eserlerden istifadeyi zorlaştırmakta, talebenin ekseriyetini başka kitaplara da müracaat etmeye mecbur kılmaktadır. Bu hâl, her iki eserin de okunma veya dinlenme zevkini azaltmakta kendilerinden istifâde etmeyi zorlaştırmaktaydı.
Bu vaziyeti görünce, bunlardaki hadislerden faydalanmayı kolaylaştırmak düşüncesiyle Allah’a istihârede bulundum. Böyle bir çalışmanın hayırlı olacağına kanaatim geldikten sonra istifâde etmek isteyeceklere suhûlet sağlamak, dinlemek isteyeceklere de daha câzib kılmak üzere harekete geçtim. buna asıl sevkeden âmil Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın sünnetini ihya arzusu, Sünnet-i Muhammediye ile iktifa etme sevgisi idi.

000_04_04#YENİ ESERİN TERTİB ŞEKLİ

Ben eserimde, hadisi kaydederken önce, onu rivayet sahâbînin ismini verdim. Hadisin sonunda, o hadisi kitabına almış olan Kütüb-i Sitte imamlarını belirttim. Bu açıklayıcı bilgiyi, galattan ve iltibastan emin olmak için hadis metinlerinin arasına dercettim. Bu, insan mizacına hoş gelecek bir davranıştır. Bir hadisi tahric etmede altı imam da ittifak etmişse “Bunu Altılar tahric etmiştir” diye belirttim. Hadisi sâdece İmam Mâlik tahric etmemişse “Beş İmamlar tahric etmiştir” dedim. Mâlik dışında altıdan veya Beş’ten biri tahric etmemişse onu ismen belirterek “Altılar veya beşler tahric etmiştir, falanca hâric” dedim. Bir hadisi tahrîcte Buhârî ve Müslim ittifak etmişse: “Şeyheyn tahric etmiştir”, bu ikisine Mâlik katılmışsa “Üçü tahriç etmiştir…” dedim. Şeyheyn’e bir başkası katılmışsa ismini vererek: “Şeyheyn ve falanca tahric etmiştir” diye belirttim. Hadisi Buhârî ve Müslim dışında kalanlar tahric etmişse “Dörtler tahric etmiştir” dedim. Bunlara Mâlik de katılmamış ise: “Ashâb-ı Sünen tahric etmiştir” dedim. Dördü tahric eder de onlardan, Mâlik dışında biri tahrîc etmezse onu ismiyle belirterek: “Dördü tahrîc etti, falan hâric” dedim. (38)
Bu söylediğim tertibe uymaksızın Altı imamdan münferid rivayet oldu ise, onu da ismen belirttim. İmam Mâlik’in ismini zikrederek başlattığım rivayeti, “İmam Mâlik rivayet etmiştir” diyerek hadisin sonunda bir kere daha kendisine nisbet etmeyi gerekli bulmadım. Rezîn’in ilâve ettiği rivayetler için “Rezîn’in rivayetidir” diye (bidayette) kendisine nisbet etmekle yetindim, sonunda tekrar ona havâle etme gereğini duymadım.
Mânâsı birbirine yakın fakat elfazı farklı rivayetlerden sâdece birini aldım. Mânâları ve elfazı farklı olanlardan herbirinin korunması gerekir. Mükerrer olan rivayetlerin en şümullü olanını aldım. , tahricinde veya râvisinin isminde ihtilâf vâki olmuş ise, bu durumda Kâdı’l-Kudât’ın tercihine itimad ettim, ancak onun asl’ı olan Cami’u’l-Usûl’den garib kelimeler ve mânanın açıklanması; galat ve iltibasların tashîhleriyle ilgili çok şey aldım, tâ ki eserin fayda ve semeresi artmış olsun, okuyanı bir başka kitaba mürâcaattan müstağnî kılsın!
______________
38. Biz tercümede kısaltmalara yer vermedik. Çünkü, hadîslerin, rivâyet edildiği kitaplarda teker teker yerlerini gösterdik.
Eserimi, Teysîru’l-Vüsûl ila Câmi’i’l-Usûl min Hadisi’r-Resûl (aleyhissalâtu vesselâm) diye isimlendirdim.

000_04_05#İCÂZET SENEDİM

Kâdi’l-Kudât (rahimehullah)’ın Tecrîd’ini bana icâzet yoluyla, şeyhimiz el-İmâm el-Allâme el-Muhaddis Zeynü’d-Dîn Ebu’l-Abbâs Ahmed İbnu Ahmed ibni Abdillatîf eş-Şercî ve el-İmâm el-Hâfız el Hücce Şemsü’d-Dîn Ebu’l-Hayr Muhammed İbnu Abdirrahmân es-Sehâvî (rahimehümâ’llâh teâla) şifâhî olarak mükerrer seferler rivayet edip dediler ki: “Kitabı bize şeyhimiz el-İmam el-Allâme ez-Zâhid Şerefuü’d-Dîn Ebu’l-Feth Muhammed İbnu Kâ’dı Tîbe ve Hatîbuhâ (Tîbe’nin kadı ve Hatîbi’nin oğlu) el-İmâm el-Allâme Zeynü’d-Din Ebu Bekr İbni’l-Hüseyn el-Osmânî el-Merâğî el-Medenî haber verdi ve dedi ki: “Kitabı bana babam haber verdi ve dedi ki: Kitabı, bana, müellifi Kâdî’l-Kudât Şerefu’d-Dîn Hibetullah İbnu Abdi’r-Rahîm el-Bârezî, Hamâ’dan yazarak haber verdi ve dedi ki: Bana Câmi’u’l-Usül’ü, eş-Şeyh el-İmâm el-Âlim Zeynü’d-Dîn Ebu’l-Abbâs Ahmed İbnu Ebî’l-Kerîm Hibetullah el-Vâsıtî (rahimehullah teâla) kendisine tamamını kıraatımla bana haber verdi, dedi ki: Bana müellifi, el-İmâm Mecdü’d-Dîn Ebu’s-Seâdât İbnu’l-Esîr (rahimehullah teâlâ) kitabın tamamını sema ile haber verdi. Allah’a hamdolsun rivayetimiz böyle, hem Kâdî’l-Kudât’ın Tecrîd’ine ve hem de onun asl’ı olan Cami’u’l-Usûl’e ittisal peyda etti. Allahu Teâla’dan, bu amelimize ihlâs vermesini, rızasına uygun kılmasını ve bizi fazl u keremine garketmesini diliyoruz.
Önce Kütüb-i Sitte imamlarının menkıbelerini anlatarak başlıyorum. Onlar ne yüce kişilerdir. Zira kendileriyle Allah, kullarının sıkıntısını gidermiştir. Onların ilimlerinden Müslümanlar dâima istifâde etmekteler. Ümmetin itimadını onların te’lifatı kazandı. Allah bu yüce zatların emeklerini meşkur etsin, rahmetinin en genişiyle muâmelede bulunsun. Rab Teâla’dan dileğimiz bizi de onlara dâhil etmesidir. Onlara olan sevgimiz hürmetine, engin mükâfaatına bizi de ortak etsin! O, İşiticidir, Alîmdir, Yakındır, dualara cevap vericidir. Allah’tan başka yardımcım yok. O’na tevekkül ettim. O’na döneceğim.